29 Haziran 2013 Cumartesi

    BELKİ BİR GÜN UNUTULACAĞIM

               
    Bir başkası gelip o ellerinden hiç bırakmayacakmış gibi tutabilir. Ama benim kadar sıkıca değil. Bir başkası gelip o sıcacık avuçlarının içerisinden öpebilir. Ama benim kadar içten değil. Bir başkaşı gelip seni uyurken izleyebilir. Ama benim kadar dikkatle değil. Bir başkası gelip o eşsiz kokunu keşfedebilir. Ama benim kadar erken değil. Bir başkası gelip o dudaklarının tadına varabilir. Ama benim kadar ürkerek değil. Bir başkası gelip o gözlerinden süzülen her bir damla yaşı silebilir. Ama benim kadar narin değil. Bir başkası gelip sana ruhunu okşarcasına iltifat edebilir. Ama benim kadar saatlerce değil. Bir başkası gelip sana kendini özel hissettirebilir. Ama benim kadar farklı değil. Bir başkası gelip hayatına dair ne varsa sana karışabilir. Ama benim kadar kıskanarak değil. Bir başkası gelip seni her şeyden kollayabilir. Ama benim kadar sakınarak değil. Bir başkası gelip hayatını değiştirebilir. Ama benim kadar aniden değil...

   Dilersen birlikte çekildiğimiz bütün fotoğrafları yırt at, uzak dur her bir karesinden! Dilersen gözlerinin içerisine bakarak sarfettiğim onca lafı unut, uzak dur her bir kelimesinden! Ama adımı unutma olur mu? Bırak kalsın hep aklının bir köşesinde...

   Aslında korkuyorum. Korkuyorum çünkü kalbin... Ya kendime artık orada yer bulamazsam diye içten içe yiyip bitiriyorum kendimi. Ya benim olan bir şeye başkası sahip olursa diye gece gündüz kemiriyorum beynimi. Ardından derin bir sessizlik beliriveriyor, ağzımı açıp tek bir kelime dahi edemiyorum. Yalnızca susuyorum. Adeta buz kesilmişcesine... Değil adımı, beni unutma demek istiyorum. Aslında avazım çıktığı kadar bağırmak, belki de haykırmak istiyorum herkese sesimi duyurmak için ama... Değil beni, bizi unutma demek istiyorum. 

   Bir başkası gelip seni sevebilir, hayatını sana adayabilir, seni kendisi dahil herkesten önde tutabilir. Ama hiçbir zaman benim kadar değil. Unutma olur mu? Hiçbir zaman ben gibi değil. 
  

21 Haziran 2013 Cuma

GÜNLERDEN BİR GÜN




   Sabahları gelip o kaldırsın beni. Yalnızca o... Kalkmamak için direneyim ama inat etsin, uyandırsın beni. Kafasına koymuş bi' kere... Üzerime atlasın, bin bir türlü şaklabanlıklar yapsın bana. Deliye döneyim; bağırayım, çağırayım..! Kıyamaz bana biliyorum, biraz daha uyumak için yalvarayım ona. 

   Sabahları odama ilk o girsin. O minicik elleriyle açsın üzerimdeki yorganı. O eşsiz kokusu sinsin odamın her bir köşesine. Uyanmak için saatimin alarmı yerine onun sesi olsun tek ihtiyacım olan. Yüzündeki o tebessümü hiçbir zaman kaybetmesin bana karşı. Hatta gıdıklayayım onu, kahkahalara boğulsun. İçimi okşasın adeta... Gözlerini ayırmasın hiçbir zaman üzerimden. Daima sakınsın beni, hem de her şeyden. Yüzümü avuçlarının arasına alsın, doyamasın sevmeye beni.

    Hayal etmek... Kurduğumuz hayallerin arkasına sığınmak ve bir umut gerçekleşmesini beklemek...

   Çok da bir şey istemiyorum aslında. Burnumu boynuna gömebilsem, büyüsüne kapılıp kendimi adeta onda kaybetsem yaa... Hep yanımda olsa, hep benimle kalsa...

   Yalnız bırakmadım. Hem de hiçbir zaman...

15 Haziran 2013 Cumartesi

KORKTUĞUM ARTIK BAŞIMA GELMESİN

   ... seni düşündüğü kadar sen onu düşünmüyorsan, böyle sevgi mi olur? Sana yaklaştığı ölçüde ona karşılık vermiyorsan, böyle saygı mı olur? Ona karşı hissettiklerin ile yaptıkların birbirini tutmuyor, yüzüne karşı söylediklerinle düşündüklerin birbirine uyuşmuyorsa, böyle sadakat mi olur? Onun yapmayacağına emin olduğun şeyleri yapıyormuş gibi görüyor ve bunu etrafındakilere aksettiriyorsan, böyle güven mi olur? Aynı hatalara sayısız kez imza atıyor ve bununla da yetinmeyip yalana başvuruyorsan... Ben hiç değişmedim, peki ya sen?

   Ben değil, belki sen unuttun ama ben seninle mutluydum... Beni en iyi tanıdığını söyleyen sen; artık şaşırtma beni!
KÜRİ



   İnsan sevince kıskanır. Sabah, güneşin ilk ışıklarıyla birlikte gözlerini açtığı vakit aklına ilk o geldiği için kıskanır. Nereye baksa onu gördüğü, ne ile uğraşırsa uğraşsın aklında yalnızca o yer edindiği için kıskanır. Aldığı her lokmada, içtiği her damla suda ve yaktığı her sigarada onu anımsadığı için kıskanır. Anlatıların hiçbirine kulak asmayıp, 'Acaba şu an ne yapıyordur?' sorusunu kendisine defalarca kez sorduğu için kıskanır. Her gece yastığa kafasını koyar koymaz onu düşündüğü için kıskanır. Rüyalarını süslediği için kıskanır. Onun olduğu hissine kapıldığı için kıskanır. Yanında olduğu vakit heyecandan kendisine hakim olamadığı için kıskanır. Gözlerinin içerisinde adeta kendisini kaybettiği, o eşsiz kokusunun büyüsüne kapıldığı için kıskanır. O gülüşüne dünyaları değişmediği için kıskanır. Ellerini hiç bırakmayacakmış gibi sımsıkı tutup, o güzel yüzüne bakmaya kıyamadığı için kıskanır. Onu öpmeye doyamadığı, sarılırken zamanın durmasını istediği için kıskanır.

   İnsan unutamadığı için kıskanır. Gözünün önünde olamadığı, kendisini yanında bulamadığı için kıskanır. Yüzüne, gözlerine, o narin ellerine, kokusuna ve hatta sesine hasret kaldığı için kıskanır. Nefes alır gibi sürekli onu düşündüğü için kıskanır. Neler yaptığını, kimlerle görüştüğünü bilmediği için kıskanır. Sarıp sarmalayamadığı, içinden geçenleri aktaramadığı için kıskanır.

   Çok uzaktadır, aslında unutmak istemediği için kıskanır...